| |
|
|
|
|
Biz barış istiyoruz...
Tarih: 12.09.2007 Saat: 16:44 Gönderen: admin |
|
|
|
|
|
2 teker 4 teker savaşları bitsin, biz barış istiyoruz. Sessiz bir sokakta tek başıma yürüyorum. Kafamın içinde bin bir türlü düşünce. Artık gazeteleri alıp okumak istemiyorum. Herkes bir yol tutturmuş gidiyor bu şehirde. Motosikletimin yanına gelip gülümsüyorum. Üzerine otururken kafama taktığım kaskım bu hayatla alıp veremediklerimin dışarıda kalmasını sağlıyor. Eskiden motoruma bindiğimde hissettiğim huzur yerini sıkıntılı bir paranoyaya bırakmış bugün. Neden?..
Etrafımda var olan taşıtların hepsi birkaç zamandan beri düşman gibi görünüyor gözüme. Çok
ateşlenip de havale geçirirken tüm duvarlar, hatta yanı başımdaki annem bile korkunç bir
canavar gibi görünür gözüme.
HERKES ÜSTÜME GELİYOR
Trafikte bir çeşit havale geçirmeye başlıyorum. Tüm otomobillerin içinden azılı canavarlar,
vahşice gülümsüyorlar bana bakarak. Beyefendi bir sürücü görüyorum, takım elbisesiyle
otomobilin içinde. Bana hiç bakmıyor. Tam yanımdan geçerken, aniden, camdan dışarı çıkarıp
kafasını ki kafası birden korkunç bir caniye dönüşüyor. Gülüyor vahşice. Zavallı gibi
hissediyorum kendimi. Hepsi bana bakarak hatta bizzat üzerime kırıp saldırarak gülüyorlar.
Uzaklarda trafiğin içinde benim gibi cani otoların arasında kalmış bir zavallı motorcu daha
görüyorum. Yanına gitmek istiyorum ama mümkün değil, bir minibüs sonuna kadar açtığı teybin
gürültüsü ile yanımdan geçerken aniden önüme kırıyor. Zor bela yırtıyorum ve sola kaçıyorum
ama sola döndüğümde bir taksinin tam karşıdan, yine o hepsinin yüzünde olan vahşi
gülümsemesiyle üzerime doğru geldiğini görüyorum. Sert bir şekilde sağa döndüğümde üstü
açık spor bir otomobildeki cani elini uzatıp gidonumu itiyor. Her yer o kadar sıkışık ki
basıp kaçamıyorum. Duran trafikte iki otomobilin arasından geçmeye çalışırken ikisi birden
aniden kapılarını açıyorlar. Kapıların arasında dünyam şaşmış bir vaziyette sıkışıp
kalmışken daha öndeki otomobilin ön koltuğundaki cani, beline kadar dışarı sarkarak
elindeki sigarayı üzerime atıyor. Sonra etraftakilerin hepsi aynı anda sigara atıyorlar
üstüme.
OĞLUM DA MOTORA BİNİYOR
Stop etmiş motorumu çalıştırıp bir an evvel oradan uzaklaşmaya çalışıyorum ama korkunç bir
savaşın ortasında gibiyim. Sağımdan beni sıkıştıran kırmızı otomobile aniden arkadan bir
başka otomobil vuruyor hızla. Kırmızı otomobil yok oluyor, çarpan otomobilin içinden
yüzünde o vahşi gülümseme olmayan bir teyze bana tatlı tatlı gülümseyerek, buradan
kaçabilirsin diyor, şaşırıyorum, teşekkür edip verdiği yoldan giderken arkamdan sesleniyor;
"Benim oğlum da motora biniyor!" Teyzenin verdiği yoldan evime doğru gitmeye çalışıyorum
ama herkes bana nefretle bakıyor. Bir yerden TEM'e çıkmalıyım. Üzerime üzerime gelen cani
araçlardan, Matrix'de Trinity'nin motorla ters yönde gittiği sahne gibi gidiyorum. 'Neden?'
diyorum kendi kendime 'Bu 4 tekerler neden benden nefret ediyor?' 'Sadece 2 tekerim eksik
olduğu için olamaz?' Titreyerek TEM'e çıkıyorum. Çok şükür burada ters yönden gelen yok,
kalbim yerinden çıkacak gibi çarpıyor. Tüm bu korkularıma rağmen hız limitlerini
zorlamıyorum. Üzerimdeki kıyafetler tam. Kaskım kafamda. Sol aynamdan bir 4 tekerin hızla
yaklaştığını görüyorum. Ben orta şeritteyim. Sol şeritten hızla ilerleyen otomobil tam
yanıma geldiğinde sağdaki sapağa aniden girmeye karar veriyor. Yine yüzünde pis
gülümsemesiyle vahşi bir yaratık görüyorum direksiyonda. Benim varlığımı umursamıyor
bile.
ASFALTTA YATIYORUM
Sağa kırdığını fark ettiğimde artık yapacak hiçbir şeyim yok. Otomobilin bana çarpması ile
koca bir bulut yığını içinde uyandığım zaman arasında olanları hatırlamıyorum. Uyandığımda
uçsuz bucaksız bir beyazlığın içinde birkaç tanıdık yüz görüyorum. Ömer hüzünle
gülümseyerek yanıma geliyor. Zagor Ahmet'in saçları daha da uzamış. 'Motosikletle ilgili
neresi varsa ilaha her yerde olacaksın di mi? Meraklı Rügar!' diyor. Anlayamıyorum bir anda
nerede olduğumu. Şaşkınlığımı fark edip aşağı bak diyor Zagor. Motorumu görüyorum bir yana
savrulmuş, kızıl saçlarım asfaltın üzerinde dağılmış. Ambulans hala gelmemiş. Yolun
kenarında 1-2 otomobil ve 2-3 motorcu var. 'Eyvah' diyorum. Sonra benim gazetem dahil tüm
gazetelerde boy boy fotoğraflarım çıkıyor. 'Kaskı hayatını kurtarmadı!' 'Motosiklet
tutkusunu Rüzgarın Kızı hayatıyla ödedi!', 'Yıllardır motosiklet yazıları yazıp, insanları
motora binmeye teşvik eden Rüzgarın Kızı'nın hazin sonu!' Beraber okuyoruz Zagor, ben,
Gökhan, Ömer ve pek çok adını sonradan öğrendiğim motor sevdalısı. Bak bize de böyle
yazmışlardı deyip kendi haberlerini gösteriyorlar. Bir tanesi daha çok yakın zamanda
1.sayfada manşet olmuş. Sonra motosiklet sitelerinde yayılıyor haber. Sevenlerim her
gidenin ardından olduğu gibi çok üzülüyorlar. Çıkardığım dergi o sayı siyah bir kapakla
çıkıyor. Rüzgarın Kızı'nda nefret edenler, garip bir şekilde kendine onun varlığını hırs
yapmış kişiler bile üzülüyor habere. Üzülmek de değil de korkuyorlar. Motora binmeden bu
piyasada bir şekilde var olanlar ise hiç üstlerine alınmıyor tabi.
MOTORA BİNMEMELİ MİYDİK
'Peki' diyorum, 'Neden bu duruma geldik? Hata mı yaptık? Biz motora binmemeli miydik?
Annem, babam, sevgilim, yakın arkadaşlarım yani bana motora binme diyen herkes haklıydı da
biz mi haksızdık yani?' Taş çatlasın 50 kişiyiz. Gülümsüyorlar halime. 'Ama ben çok
mutluydum motora binerken. Hayatta bana hiçbir şeyin hissettiremediği şeyleri
hissettiriyordu. Gülümsüyordum onun üzerindeyken hep. Artık annem bile sana motor çok
yakışıyor demeye başlamıştı. Yazdığım yazılardan etkilenip bir sürü kişi motor kullanmaya
başlamıştı. Motosiklet özgürlüğümdü. Motosiklet nefes almamı sağlıyordu bu kargaşanın
içinde? Motosiklet bir nevi baş kaldırmamdı tüm yaşananlara. Motosiklet ehlileştiriyordu
beni aynı zamanda?' 'Sen hep böyle çok konuşur, çok soru sorardın.' diyor Ömer. Sonra da
ekliyor. Bunun motosikletle bir alakası yok! Aşağıyı gösterip, 'tabi onlara bunu anlatmak
çok zor ama bak!' deyip oturduğumuz yerden kalkıyor Ömer. 'Gel' diyor. Gidiyorum peşinden,
garip renkli buharlardan yapılmış gökkuşağı renklerinde bir kapıdan geçiyoruz. Yüzlerce
insan var orada oturan. Hepsi bizim gibi çok genç. 'Görüyor musun?' diyor. 'Bunlar iki
gündür buraya gelenler. Hiçbirinin motosikleti yoktu. Ve yaşları senin benim gibi çok genç.
Bir de bize bak. Bir avucuz. Bunun motor kullanmak kullanmamakla ilgisi yok.
BİR ŞEYLER YAPMALIYIZ
Sen zeki bir kızsın neden bizim gazetelerin manşetlerini süslediğimizi, sen daha iyi
bilirsin.' diyor. Kafam zaten karman çorman ama ne demek istediğini anlıyorum. Zagor
geliyor yanıma, 'Senin daha fazla burada kalmana izin veremeyiz.' diyor. 'Nasıl yani?'
diyorum. 'Aşağıda yapman gereken işler var. Gidip insanlara motosikletle ilgili anlatman
gerekenler var. Hem motorcuların daha bilinçli motorcu olmaları hem de otomobil
sürücülerinin motosikletlere dikkat etmeleri, motorcuları trafikte koruyup kollamaları için
bir şeyler yapmalısın!' diyorlar hep birlikte. 'Bak bizim çoğumuz 4tekerlilerin bize fark
etmeden açtığı savaşta buraya geldik. Bizi görmediler, görenler de umursamadı. Çünkü bize
karşı nefretleri vardı, hadi nefret olmasa bile fark etmiyorlardı. Aramızda birkaç kişi
sadece bıçağı kendine sağladı. Ya kaskı yoktu, ya hız limitlerini zorluyordu. Ama
diğerlerimiz senin başına gelen gibi 4 tekerlilerin hatalarına kurban gitti. Motosiklet
bilincinin ülkede yaygınlaşması için bir şeyler yapın. El ele verip, daha fazla kurban
vermeden bu savaşı bitirin.' Birden tüm vücudum uyuşuyor. Soğuk bir uyuşma ile beraber
karıncalanma hissediyorum. Bana bakan gülen yüzleri bulutların arkasında kalıyor. Buz gibi
bedenimin odamda, bilgisayarımın başında oturmuş, ellerimin üzerine kapanmış olduğumu fark
ederek kendime geliyorum. Kafamı masanın üstünden kaldırıyorum. Buz gibi terlemişim. Bir an
önce bir şeyler yapmak istiyorum. Tüm bilinçli motorcuların güçlerini birleştirerek sesini
tüm otomobil sürücülerine duyurabilmesi için bir şeyler yapmak. Bilinçsiz motorcuları da
bilinçlendirmek için bir şeyler yapmak. Hep beraber bir şeyler yapmak. Biran evvel huzurla
yollarda motoruma binebilmek için, annemin, sevdiklerimin ben motordayken telaşlanmamaları
için, gazetelerin manşetlerini süslememek için, rüzgarı tenimde hep hissedebilmek için bir
şeyler yapmak! Ama ne? Şimdi oturdum bunu düşünüyorum. Lütfen siz de düşünün, beraberce bir
şeyler yapalım.
Haber: Ayşe Şule Bilgiç
Kaynak: Hürriyet-Otoyaşam
| Copyright © Endurocu.Com |
|
|
|
|
|
| |
|
|
|
|
Haber Puanlama
Ortalama Puan: 5 Toplam Oy: 1
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
| Yorumlar yazarlarına aittir. İçeriklerinden biz sorumlu tutulamayız. |
|
|
|
|
|
|