Önceki başlık :: Sonraki başlık |
Yazar |
Mesaj |
TA6B Yamaha Grubu
Kayıt: May 31, 2004 Mesajlar: 4276 Nerden: Amisos
OFFLINE
|
Tarih: Cmt Ekm 05, 2019 8:01 pm Mesaj konusu: |
|
|
17 Temmuz 2019 günü spontane bir yolculuğun ardından Şavşat'a vardık. Karadeniz'in eşsiz güzelliği ve yeşilin tüm tonlarını izleyerek yaptığımız 200 km'lik bu yolculuk hem kısa hem de çok keyifliydi. Artvin'den Güney Doğu'ya doğru indikçe Çoruh nehrinin, bölgenin su ihitiyacını karşılaması açısından ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyor insan.
Rotamız: Ardeşen, Fındıklı, Güngören, ARHAVİ, Sugören, Hopa, Çifteköprü, Kale, Demirciler, Borçka, ARTVİN, Çimenli, Köprüyaka, Elmalı, Şavşat * Green Valley Hotel (208 km)
Ahmet hocam ile Osmanlı dönemine ait tarihi Kale (Hala) Köprüsü'nde durup bir fotoğraf çektirmezsek olmazdı.
Çamlıhemşin yolundan geçen hemen herkesin bu taş köprüde durarak çektirdiği bir fotoğrafı vardır mutlaka, bizim neden olmasın ki dedik
Hopa Artvin yolu üzerindeki Gündoğdu Borçka mevkiinde yakıt ikmali için girdiğimiz Shell benzin istasyonunda Ankara'lı genç bir bayan motosiklet kullanıcısı kardeşimiz yanımıza gelerek bizlerle tanışmak istediğini söyledi. Kendisinin de bir endurocu olduğunu ve Honda CRF250 kullandığını öğrenince usüldendir diyerek motosikletine yapıştırması için Endurocu.Com stickeri verdik. En büyük hayalinin ileride motosikleti ile böyle bir geziye çıkmak istediğini öğrenince çok duygulandık...
Çoruh Nehri, Türkiye ve Gürcistan'dan geçen, Artvin ilinin en büyük akarsuyu olma özelliğini taşıyor.
Bu illerdeki hemen hemen bütün çay ve dereler Çoruh’un kollarını oluştururlar.
Su, kaynağını Mescid Dağı'nın batı yüzünden alır.
Ve nihayet Şavşat'a varıyoruz. O kadar acıkmışız ki kendimizi hemen Şavşat Meydan'da bir lokantaya atmak istiyoruz.
Bu arada Ahmet hocamın eşi Şavşat'lı olduğu için bize Harman Sofrası'nda birer porsiyon pilav üstü döner yememizi tavsiye etti.
Yemekten sonra konaklamak için dağların yamacında bulunan ve harika bir manzaraya sahip Yeşil Vadi (Green Valley) Hoteline giderek yerleşiyoruz.
Otelimizin balkonundan bir kare...
Kuzular aşağıda dinleniyor...
Odaya yerleşip duşumuzu aldıktan sonra otelin bahçe restaurant/cafe bölümüne inerek günün yorgunluğunu atıyoruz
Tuborg Malt'ları içince yüzler de bir gülümseme meydana geliyor _________________ Gökşin Y.KIVANÇ
Honda CRF1000L Africa Twin & SYM Fiddle II 125
OSCAR | Golden Retriever
|
|
Başa dön |
|
|
Sponsor Linkler
|
Tarih: Mesaj konusu: |
|
|
|
|
Başa dön |
|
|
TA6B Yamaha Grubu
Kayıt: May 31, 2004 Mesajlar: 4276 Nerden: Amisos
OFFLINE
|
Tarih: Pzr Ekm 06, 2019 5:29 pm Mesaj konusu: |
|
|
18 Temmuz 2019 günü sabah Şavşat'daki Green Valley Hotel'imizde güzel bir kahvaltının ardından tekrar yollara düşüyoruz. Bu kez Ardahan üzerinden Çıldır Gölü'nün etrafını dolanarak önce Kars'ı ziyaret etmek istiyoruz. Ve tabii Kars denilince ilk akla gelen meşhur Kars Kaz Evi'nde tirit yemek. Sonrasında ise bir zamanların ihtişamlı kenti ve unutulan imparatorluğu Ani'yi ziyaret etmek...
Rotamız: Değirmenli, ARDAHAN, Ölçek, Eskibeyrehatun, Semiha Şakir, ÇILDIR, ÇILDIR GÖLÜ, Eşmepınar, Akçakale, Gönülalan, Arpaçay, Çamçavuş, Mezraa, KARS, ANİ HARABELERİ, Digor, Tuzluca, IĞDIR, AĞRI DAĞI, DOĞUBEYAZIT, İSHAKPAŞA SARAYI, Taşlıçay, AĞRI * Cenas Otel (540 km)
Şavşat Green Valley Hotel'de sabah kahvaltısı..
Önümüzde bol virajlı ve harika bir rotamız var. İnsan, yollar hiç bitmesin diye dua ediyor...
Böyle güzel bir manzarada durup fotoğraf çekilmez mi?
Artvin - Ardahan yolu üzerinde bulunan Yavuzköy'ü geçtikten sonra Şavşat Seyir Tepesi'nde kısa bir mola verip bu eşsiz doğa güzellikleri karşısında fotoğraf makinelerimizin deklanşörüne basıyoruz.
Ardahan'ın şehir merkezi çok küçük olduğundan fazla oyalanmadan girip çıkıyoruz ve Çıldır Gölü'ne doğru gidiyoruz.
1850 - 1913 Yılları arasında yaşamış, Doğu Anadolu Bölgesi ve Azerbaycan’da tanınan, ünlü saz şairimiz Çıldırlı Âşık Şenlik'i doğduğu Suhara beldesindeki anıtını ziyaret ediyoruz.
Ehl-i İslam olan işitsin bilsin
Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana
İsderse Uruset ne ki var gelsin
Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana
dizeleri ile Çıldırlı Aşık Şenlik ne güzel anlatmış vatan sevgisini ve aşkını.. _________________ Gökşin Y.KIVANÇ
Honda CRF1000L Africa Twin & SYM Fiddle II 125
OSCAR | Golden Retriever
|
|
Başa dön |
|
|
TA6B Yamaha Grubu
Kayıt: May 31, 2004 Mesajlar: 4276 Nerden: Amisos
OFFLINE
|
Tarih: Pzr Ekm 06, 2019 6:22 pm Mesaj konusu: |
|
|
Türkiye'nin kuzeydoğu kesiminde yer alan ve en yüksek il merkezlerinden biri olan Kars'dayız. Fotoğrafta görünen yer: Kars Kalesi
Kış aylarında Türkiye'nin en soğuk illerinden bir tanesi olan Kars'a gitmek için birçok sebebiniz var. Taş işçiliğinin hayran uyandıran şehrin sokakları, On İki Havariler Kilisesi, Kars Kalesi, Hamam ve Taş Köprüye çıkan Kars sokakları... Fotoğrafta görünen yer: Kars Camisi
Bırakın manzaraları, sadece yöresel yemekler için bile gözünüz kapalı Kars'a gidebilirsiniz. Çeşitli otların buluştuğu lezzetli çorbalar, yumuşak eti ile kaz tandırı, el yapımı erişte, buzda rakı ve sazan balığı ızgarası, Kars gravyeri ve tereyağı mutlaka tadılması gereken lezzetler arasında bulunuyor.
Ve sonunda beklenen yemek servisi önümüze geliyor. Kaz suyuna yapılmış yarma bulgur pilavı üzerine bolca didiklenmiş kaz eti. Kaz eti birçok insanın damak tadına biraz aromalı ve yağlı gelebilir ama ben ve Ahmet hocam çok sevdik bu lezzeti. Özellikle etin siyah kısımları ve suyuna yapılmış bulgur pilavı muhteşemdi.
Yemeğimizi meşhur Kaz Evi'nde yedikten sonra Ahmet hocamla dışarıya çıkarak restaurant'ın karşısında bulunan esnaf çay ocağında tavşan kanı renginde çaylarımızı yudumluyoruz. İlginç olan ise çay tabağında limon olması. Siz isteseniz de istemeseniz de çaylar birer dilim limon ile birlikte servis ediliyor
Bunu ben biraz düşününce Kars'ın soğuk iklimine bağlıyorum. Kışın insanlar grip ve soğuk algını hastalıklardan korunmak için C vitamini ihtiyacını gün içinde çaya çorbaya katılan limon suyu ile gideriyor olabilirler. Limonun insan sağlığına olan faydalarını düşünürsek neden olmasın diyoruz...
Yemekleri yedikten çaylarımızı içtikten sonra yola çıkma vakti geliyor. Hedefimiz bir zamanların ihtişamlı kenti ve unutulan imparatorluğu Ani Ören Yeri'ni ziyaret etmek. Şehir merkezinden ayrılıp Subatan yolu üzerinden devam ederek yaklaşık 46 km yolu yarım saatde tamamlayarak Ermenistan sınırına varıyoruz.
Motosikletlerimizi uygun bir yere park ederek Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından açık müze haline getirilen bu tarihi kenti ziyaret ediyoruz.
Ani Örenyeri, Temmuz 2016’da Unesco Dünya Kültür Mirası Listesinde 16. sırada yerini almıştır. Sloganı ise: “ANİ BİR DÜNYA, AMA DÜNYA BİR ANİ DEĞİL” Türkiye - Ermenistan sınırı üzerinde bulunan, bin yıllar boyunca farklı kültür ve medeniyetlere beşiklik etmiş, tarihin en büyük hazinelerinden biri olan ortaçağ şehri.
Kars merkez Ocaklı Köyü sınırları içerisinde yer alan Anı Örenyeri, Türkiye - Ermenistan sınırını ayıran Arpaçay nehrinin batı yakasında Türkiye sınırları içerisinde volkanik bir tüf tabakası üzerine kurulmuş ve Anadolu'ya İpek Yolu üzerinden girişte ilk konaklama merkezi olduğundan aynı zamanda bir ticaret merkezidir. Örenyerinin zenginliği de buradan gelmektedir. Ani'nin en eski tarihinin M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzandığı düşünülmektedir.
Kale surları devetüyü ve siyah renkli tüf taşından yer yer iki ve üç sıra halinde Horasan harcı ile yapılmıştır. Kurulduğu arazi üzerine uyumu sağlamak amacıyla üçgenimsi bir şekilde inşa edilen surların yedi giriş kapısı mevcut olup bu kapıların en önemlileri Aslanlı Kapı, Kars Kapısı, Sarnıçlı Kapılardır. Şehrin surları uzun kuşatmalara dayanıklı hale getirmek için surlar arasına yapılan destekleme kuleleri aynı zamanda erzak ve tahıl deposu olarak kullanılmıştır. Arazinin eğimine göre yer yer 5 m yüksekliğe kadar oluşan surların dış cephelerinde haç motifleri, aslan ve yılan kabartmalı rölyefler, çini süslemeler mevcuttur. Örenyerinin ana giriş kapısı olan Aslanlı Kapı iki büyük giriş kapısından oluşmaktadır. Aslanlı Kapının bulunduğu surların doğu yanındaki burç üzerinde Selçuklu Sultanı Alparslan'ın şehri 1064 yılında fethetmesini belgeleyen dört satırlık kufi İslami kitabe mevcuttur.
Günümüzde 78 hektar büyüklüğündeki bir alan üzerine kurulmuş olan Ani Örenyeri 4,5 km. uzunluğundaki dış cephe surları, sur içerisindeki antik kentte bulunan cami, kilise, hamam, saray, kervansaray, köprü vb. yapılardan oluşmuş 21 adet tescilli taşınmaz ile birlikte, arkeolojik sit alanı olarak ilan edilmiş bölgemizdeki en önemli örenyeridir.
Ahmet hocamın arkasında duran ve ibadethane olarak kullanılan bu antik yapı Ermeni mimarisi Prens Grigor Pahlavuni Kilisesidir.
Tarih öncesi dönemde örenyerindeki yerleşim bostanlar deresi olarak bilinen vadideki volkanik oluşumlu mağaralardan oluşmuştur. Bugünkü örenyerini oluşturan iç kale M.S. 4. yy'da Kars şehrine ismini veren Karsaklılar tarafından yaptırılmıştır. Örenyerinin dış cephe surları Bagratlı Kralı Aşot tarafından M.S. 964 yılında yaptırılmaya başlanmış, daha sonra Kral III. Sembat 978 yılında 2. takviye sur sistemini yaptırmış, 1064 yılında Selçuklu Sultanı Alparslan'ın Ani'yi fethetmesinden sonra Ani Beyi olan Ebu’l Menuçehr 1064-1072 arasında 3. sur sistemini yaptırmıştır.
Ani Ulu Camii diğer adıyla Manuçehr Camii Ani kent merkezinde, orta bölümdeki Kral Aşot zamanında yapılan surların hemen yakınında yer almaktadır. Cami şehrin Arpaçay Vadisine bakan yamacı üzerinde kurulmuştur. Kitabesine göre 11 .yy. da Şedadlı Emir Menuçehr tarafından inşa edilmiştir. Caminin inşa tarihi ile ilgili Sanat Tarihçiler arasında ihtilaflar da bulunmaktadır. Bazı araştırmacılar caminin burada daha önceden bulunan caminin yerine inşa edildiğini ileri sürmektedir. Cami tamamen düzgün yonu tüf taşı kullanılarak inşa edilmiştir. Dikdörtgen planlı harim, beş sütunla üç sahına ayrılmıştır. Sahınların içindeki her bir bölüm kare planlıdır. Bu bölümlerin üzeri farklı şekilde tasarlanmış tonozlarla kapatılmıştır. Yapıya kuzeybatı köşede bulunan kapıdan geçilerek girilmektedir. Yapının kuzey cephesinde ikinci bir girişi daha bulunmaktadır. Burası minareye açılan bir kapıdır. Bu cephenin bitişiğinde bulunan minare sekizgen planlı olarak yapılmıştır. Minarenin gövdesi üzerinde bir kitabe panosuna da yer verilmiştir.
Ayaklar, sekizgen planlı ve yukarıda köşeleri pahlanmış sütun başlıklarına oturmaktadır. Ayaklar zeminde yine sekizgen kaidelere oturtulmuştur. Ayaklar arasındaki kemerler dairevi plan formundadır. Yapının minaresi sekizgen planlıdır. İçten spiral merdivenle yukarı çıkılmaktadır. Minarenin tepesinde şerefe bölümüne çıkılmaktadır. Doğuda bulunan ikinci bir sıra ile yapının içindeki sultan mahfiline çıkılır. Yapının mihrap nişi yarım dairevi planda ve üzeri mukarnaslı olarak yapılmıştır. Yapının içerisi duvar yüzeylerinde belirli bir seviyede yerleştirilmiş pencerelerle aydınlatılmaktadır. Bunların dışında merkezdeki kubbe üzerine yerleştirilmiş küçük açıklıklarda yapının içine ışık sağlamaktadır. Yapının arkasında bazı mezarlar ve mezar taşları gönülmektedir.
_________________ Gökşin Y.KIVANÇ
Honda CRF1000L Africa Twin & SYM Fiddle II 125
OSCAR | Golden Retriever
|
|
Başa dön |
|
|
TA6B Yamaha Grubu
Kayıt: May 31, 2004 Mesajlar: 4276 Nerden: Amisos
OFFLINE
|
Tarih: Pzr Ekm 06, 2019 7:49 pm Mesaj konusu: |
|
|
Ani Örenyeri antik kenti ziyaret ettikten sonra Iğdır istikametine doğru yola çıkıyoruz. Hava güneşli ve çok sıcak olmasına rağmen yine keyifli bir yolculuk başladı.
Ağrı Dağı görünmeye başlayınca durup bir iki fotoğraf alıyoruz. Ağrı Dağı, 5.137 metrelik rakımıyla, Türkiye'nin en yüksek dağıdır. Ağrı Dağı, Türkiye'nin doğu ucunda, İran'ın 16 km batısında ve Ermenistan'ın 32 km güneyindedir. Dağın %65'lik bir kesimi Iğdır ilinde, kalan %35'lik kesimi ise Ağrı ili sınırları içerisindedir.
Osmanlı Türkçesinde “Aghur Dağı”, günümüz Türkçesinde “Ağrı Dağı”, Ermenicede “Ararat” dağı olarak bilinen Ağrı dağı, oluşumu 1,5 milyon yıl öncesine dayanan farklı erüptif aşamalarda tekrarlanan lav birikiminden meydana gelmiştir. Üç farklı tektonik plaka arasında yer aldığı için, dağın yoğun olarak depremlere maruz kalan bir bölgede bulunduğunu bilmek gerekir. Florası seyrek otlaklardan oluşur ve huş, gürgen ve ardıç gibi bazı agaç türlerine ev sahipliği yapmaktadır. Florası sayesinde kuş cinsinden gri keklik ile yabani koyun cinsinden batılı muflon gibi bazı yabani hayvanlarla karşılaşmak mümkündür.
Hıristiyan inancına göre, Ağrı Dağı, ünlü “Nuh gemisi” hikayesi için kutsal bir yerdir. Eski Ahit veya Tevrat’ta: “Yedinci ayda, ayın on yedinci gününde, gemi Ararat dağları üzerine oturdu.” yazar. Hristiyan inancının aksine, Kuran’ı Kerim’de Nuh’un gemisinin “Cudi’ye oturduğu” belirtilmektedir. Aynı zamanda, Nuh hikayesinin kutsal boyutu da dikkate alındığında, Erivan’dan görülebilen ve “Massis Dağı” adını taşıyan bu dağ, Ermenistan’da güçlü bir ulusal sembol olmaya devam etmektedir.
Ve nihayet İshakpaşa Sarayı veya bilinen diğer adıyla İshakpaşa Külliyesi'ndeyiz. Türk mimari tarihinin en güzel eserlerinden biri olan İshak Paşa Sarayı, Ağrı Dağı'nın yakınında, Doğubayazıt'ın 5 kilometre uzağında bulunan bey kalesidir. 116 odalı sarayda türbe, cami, surlar, iç ve dış avlular, divan ve harem salonları, koğuşlar bulunur. Kürt yazar ve bilim adamı Ahmed-i Hani bu sarayda katiplik yapmıştır.
Yapımı 99 yıl süren İshak Paşa Saray’ı yerli ve yabancı turistler tarafından yoğun ilgi görüyor.
Doğubayazıt’a 8 km mesafede, ovaya hâkim dik bir tepe üzerinde bir masal dünyasından fırlamışçasına, tüm heybetiyle görenleri kendine hayran bırakan İshak Paşa Sarayı, Osmanlı mimarisinin, Anadolu’da günümüze ulaşabilen tek saray yapısı olarak kabul edilmiştir.
Sanki bir saray değil, tüm heybetiyle canlı bir tarih, her tarafı sır dolu bir efsanedir. Onu anlamak için yakından görmek, gezmek gerekir... Bu görkemli yapının mimarı meçhuldür, onun için halk, sarayın yapımı ve tarihi hakkında bir çok efsane anlatır. Sarayı gezerken, masal dünyasının saraylarını görmüş gibi hayal gücünüz harekete geçer, güzellikler karşısında efsanelerde anlatılanlar bir bir gözlerinizin önünde canlanır... Bir kartal yuvasını andıran ve çevresiyle ahenk oluşturan bu muazzam yapıya hayran kalmamak elde değil.
_________________ Gökşin Y.KIVANÇ
Honda CRF1000L Africa Twin & SYM Fiddle II 125
OSCAR | Golden Retriever
|
|
Başa dön |
|
|
TA6B Yamaha Grubu
Kayıt: May 31, 2004 Mesajlar: 4276 Nerden: Amisos
OFFLINE
|
Tarih: Pzr Ekm 06, 2019 8:01 pm Mesaj konusu: |
|
|
İshakpaşa Sarayı'nı ziyaret ettikten sonra Ağrı il merkezine doğru yola çıkıyoruz. Akşam saatlerinde otelimize yerleştikten sonra yemek için dışarı çıkıp karnımızı doyuruyoruz.
Bir restaurantda yemek diğer restaurantda tatlı. Zenginlik böyle birşey...
Tabi ya böyle güzel..
Sabah oldu toplanıp yola çıkmak lazım. Bütün gün 550 km yol yapınca sıcağın da etkisiyle otelde nasıl yattık nasıl uyuduk biz de bilmiyoruz
Ve Ağrı'dan ayrılma zamanı geldi... _________________ Gökşin Y.KIVANÇ
Honda CRF1000L Africa Twin & SYM Fiddle II 125
OSCAR | Golden Retriever
|
|
Başa dön |
|
|
|
|
|
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
|
|
|