end650 Kıdemli Üye
Kayıt: Jun 05, 2004 Mesajlar: 553 Nerden: Samsun
OFFLINE
|
Tarih: Cmt Ağu 21, 2004 10:19 pm Mesaj konusu: 3.662 Km'lik Macera - Solo Gezi (Part-2) |
|
|
Alanya'da bir gece kaldıktan sonra, Antalya'ya doğru gidiyorum. Hava bulutsuz ve açık pırıl pırıl. Antalya'ya 50 Km kala Serik yakınlarında kısa bir mola veriyorum. Ve kendi plakamı okuyan hemşehrilerim ilgi ve alaka gösteriyorlar. Vedalaştıktan sonra devam ediyorum.
Antalya içine girdiğimde Kemer istikametine doğru giden yoldan bir "U" dönüşü yapmak için kırmızı ışıkta durduğumda az önümde dökülmüş olan mazot'u farketmiyorum. Gidon'u sola doğru tam kırdığımda hareket etmek için gaza yüklendiğimde ön lastik kayıyor ve kendimi yerde buluyorum. Hemen toparlanıp kalkıyorum. Gidon'un hafiften sola doğru kaydığını fark ediyorum. Antalya Sanayisini sorarak Motorcu Şevki Ustayı buluyorum. Ve gerekli tamiri kısa bir sürede yaptıkdan sonra oturup bir müddet sohbet ediyoruz. Şevki Usta'nın çayını içtikden sonra vedalaşıp yoluma devam ediyorum. Antalya şehir merkezini gezdikten sonra Kemer istikametine doğru yol alıyorum.
Bir gün Kemer'de çadır kurduktan sonra ertesi gün Finike - Kaş istikametine doğru zaman zaman mola vererek, zaman zaman fotoğraf çekerek yol alıyorum.
Demre şehir girişindeki bu ilginç kemer çok hoşuma gidiyor ve hemen deklanşörüme basıyorum.
İşte Kaş...
Kaş yolu boyunca kayalıkların deniz ile iç içe olduğu bakir doğanın içinde kayboluyorum. Dayanamayıp masmavi denize kendimi atıyorum
Dura kalka gerçekleştirdiğim bu solo yolculuk inanılmaz keyif veriyor bana. Gün geçtikçe ve Km yaptıkça bu keyfim daha da artıyor. Altımdaki Enduro vahşi bir kaplan gibi hiç sorun çıkartmadan - sırtında ben - uçsuz bucaksız yollarda homurdanarak ilerliyoruz.
Yurdumun CENNET köşelerinden bir yer olan "Mavi Mağara" denilen doğa harikasını gördüğümde dayanamayıp duruyorum. Canım denizi istesede motosikleti yukarıda bırakıp da aşağı inemiyorum. İçimde kalan ukte ile mavinin bütün tonlarını resimleyip saklamak üzere yolculuğuma devam ediyorum.
Saklıkent ismini daha önceden duymama rağmen gitme fırsatım olmamıştı. Buralara kadar gelipte Saklıkent'e uğramamak olurmuydu? Hatta planladığım yoldan saparak bu muhteşem kanyonu görmek üzere geldim.
Saklıkent'de uzun bir süre günün yorgunluğunu attıkdan ve kanyondan akan o soğuk suyun içine - botlarımın içinde yanmış olan ayaklarımı uzunca bir süre ferahlatıp - soğuk bir bira içerek dinleniyorum.
Fethiye - Ölü Deniz'e doğru konaklamak üzere gidiyorum. Ölüdeniz'e sıfır mevkiide çadır kurup günün yorgunluğunu üzerimden atıyorum. Yamaç paraşütçüleri tepemde dolaşıyor. Ve denize giriyorum...
Fethiyeden bir gün sonra Bodruma yelken açıyorum...
Bodrum'a şehir merkezinde gezerken arkamdan iki kişi bağırıyor. Ne olduğunu anlamadan şaşkınlıkla duruyorum. Çocuklar koşarak yanıma doğru geliyorlar. Plakamın (55) olduğunu görünce beni çalıştıkları bar'a davet ediyorlar. Sonradan öğreniyorum ki çocuklar Samsun'lu
Biraz sohbet ediyoruz ve Bodrum hakkında bilgiler alıyorum. Vedalaşıp konaklamak üzere bir pansiyon buluyorum. Yükümü indirdikten sonra motorumu park ediyorum. Üzerimi değiştirip hemen kendimi Bodrum'un o şirin ve hareketli çarşısına bırakıyorum.
Gündüz çok sıcak ve bunaltıcı olmasına rağmen gezebildiğim kadar geziyorum. Bir süre sonra sıcaklardan dolayı kendimi masmavi sulara bırakıyorum. Gece oluncaya kadar denizin keyfini çıkarıyorum.
Bodrum'daki kaleden bir görünüm...
Yine Bodrum'daki Herodotos heykelinden bir görünüm...
BİZİ İZLEMEYE DEVAM EDİN... _________________
|
|